Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan

Aşağa gitmek

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Empty Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan

Mesaj tarafından ahmetdursun Ptsi Mart 01, 2010 10:40 am

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Başlıklı yazıdan bazı alıntılar sunacağım.
http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=7916.0
************************
İki ülke arasındaki koordinasyonu sağlayan Kordofan Eyaleti'nin Uluslararası Teknik Müşaviri Atabay İnşaat ve Sanayi Limited Şirketi sahibi Samet Atabay sizlere bir şey hatırlatıyor mu?

Kordofan Eyaleti'nin Uluslararası Teknik Müşaviri,Atabay İnşaat ve Sanayi Limited Şirketi sahibi Samet Atabay,29 Mart seçimlerinde DTP'nin adayı değilmiydi?

Tüzmen'in Hartum Valisi ile basına kapalı görüşmesi sırasında neler görüştüğü ise hala belirsizliğini koruyor.Bu artık bir gelenek oldu.
Bu konuda basında bu güne kadar hiç bir haber olmadı.Olduysa da ben duymamış olmalıyım.

Hartum sehrinde İlkokul ve Lise olarak eğitim veren Türk Okullu nasıl bir Türk okuludur acaba?

Kombassan Holding Sudan'da oldukca büyük bir alış-veriş merkezi inşaatını başlatmış idi acaba bitirdi mi bundan da haber yok.

Sudan, doğu Afrika ortak pazarı COMESA (The Common market for East and South African Countries) ülkelerine ihracat icin ilk ayak gibi görünüyor.
Çünkü,Sudan serbest bölgelerinde tamamen yabancı yatırım var ve 15 yıl gelir vergisi muafiyeti var.
Hani bir ada vardıya kapital adası,tıpkı onun gibi...
Tüm anlı şanlı zenginlerimizin gizli kasası,vergisiz cenneti...

2003 Mart ayında Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Bayram ile beraber,(o zamanlar Dış ticaretten sorumlu) Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen Sudan ile pazarlık yapıyorlardı,Neyin pazarlığı olabilirdi acaba?

Yoksa,...
Hadi bir kez daha hatırlatayım ne malum bir bağlantı kuran olabilir,ne dersiniz?
Şu Seçimlerde Fakıbaba ile bayağı bir polemik halini alan Samet Atabay'ı hatırlıyormusunuz?
Hadi biraz bağlantı kurun,araştırın belki bir şeyler bulabilirsiniz ey millet.

Daha neler çıkacak altından bakalım.
Yoksa El-Beşir denen haydutu neden AKP sevsin ki?

Heyyyy!...
Cambaza bakın Cambaza....
Nasıl da ip üstünde oynuyor değil mi?
Biz Cambaza bakarken.........

İşte bizim topyekün sıkıntımız bu.
Hafıza kaybı,hafıza....
İsmet İnönü boşunamı demişti,en unutkan şey kamuoyudur diye?
A.Dursun
---------------------------
Az evvel e-postamda ilginç bir yorum ve paylaşım geldi.
Hemen sizlere de paylaşayım.

El-Beşir neden tutuklanmayacak?
Cevap çok basit, öyle biz uluslararası anlaşmaya imza atmadık, falan, filan uğraşmaya gerek yok.
Sudan'daki en büyük süpermarketler zincirinin bir ayağı El Beşir'in ailesiyken diğer ayağı Zapsugiller. Zapsugillerle Erdoğangillerin hiçbir bağlantısı yok ama...
Şimdi kim kendi ortağını tutuklatıp bütün işin batmasına yol açar ki?
Değil mi?

Ekleyeyim Sudan'a ilk yatırım yapan şirket Kombassan. Sudan'ın en büyük alışveriş merkezi Afranın büyük ortağı.
Bildiğiniz üzere Kombassan battı. Tabi bu ölçekte bir firmanın batması mahalle bakkalının topu atmasıyla aynı değildir. Hisseleri, mal varlıkları borçları alacakları başkaları tarafından alınarak sahip olunan değerler korunur doğal olarak. (Bizdeki Toprak Holding gibi. Toprak'ın tüm fabrikaları çalışıyor, kendisi de çalışıyordu, kalbi dayanmadı.)
Peki batan Kombassan'ın hisselerini kim ya da kimler satın aldı? Yüzd elli joker hakkını kullanabilirsiniz.
Bilinir ki eğer kara paranız varsa en iyi yıkama yöntemi süpermarket işletmektir. Peki Sudan'da kimlerin paraları çitileniyor acaba. Seyirciye sorma jokerinizi de şimdi kullanın.
Bu da telefon jokerinizi kullanacağınız soru?
Sami Selçuk kimdir? Bu yazıda ne işi vardır?
Yorum:O.İlbay
------

2004 seçimleri
Yıl 2004. 28 Mart yerel seçimlerinin yapılmasına bir hafta kala Zapsu’nun villası (zilli villa)bu kez de Kadir Topbaş için hazır.

Sakıp Sabancı, Ömer Sabancı, Bülent Eczacıbaşı, Can Paker, Cem Kozlu, Demir Sabancı, Ersin Özince, Ferit Şahenk, Feyyaz Berker, Halit Narin, Hüsamettin Kavi, İbrahim Bodur, İshak Alaton, Mehmet Ali Yalçındağ, Mehmet Emin Karamehmet, Münci İnci, Nazif Zorlu, Nurettin Çarmıklı, Oğuz Satıcı, Adnan Polat, Tuncay Özilhan, Rona Yırcalı’nın da aralarında bulunduğu TÜSİAD üyesi patronlar ile Cüneyt Zapsu’nun ağabeyi Aziz Zapsu, Kadir Topbaş’ın oğlu Hüseyin Ersan Topbaş ve AKP İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu’nun da aralarında bulunduğu toplam 51 kişi yemeğe katılıyordı.

Akşam yemeğinin açılış konuşmasını yapan AKP İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzenioğlu, villanın siyasetteki tarihsel yerine atıf yaparcasına, yemeği “geleneksel” diye niteliyor. Fakat bu yılki toplantıların, önceki yıllardan bir farkı var. Villadaki toplantılar artık “zilli” olarak yapılıyor.

Zilli toplantılar, her yıl Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Formu’nun bir geleneği aslında.
Hükümet temsilcileri gruplar halinde oturan şirketlerin temsilcilerine brifingler verirler. Tekel temsilcileri de hükümetlerden isteklerini ve beklentilerini anlatırlar, sorular sorarlar. Bu brifinler belirli bir zaman sınırlaması içerisinde yapılır, zaman dolduğunda salonda asılı olan bir zil çalınır ve hükümet temsilcileri oturdukları masaları değiştirirler. Aynı konuşmalar bu kez, bir başka patron grubuna verilir...

Davos usülü toplantı
Zapsu’nun villasındaki son yemekte de oturma düzeni Davos usülü yapılmış. Konuklar 5 masaya paylaştırılmış. Ve her bir masaya şef tayin edilmiş. Topbaş’ın yemeğindeki masa şefleri Erdoğan, Topbaş, Zapsu, Müezzinoğlu ve AKP Sarıyer Belediye Başkan adayı Yusuf Tülün’müş. 20 dakikada bir çalınan zilin ardından, oturdukları masayı değiştirerek patronlarla kendi alanlarına ve ne yapacaklarına dair sohbet etmişler.
Bu toplantılarda neler konuşulduğu, hangi hesapların yapıldığı, patronların AKP’den ne istediği kamuoyuna hiç bir zaman açıklanmadı. Zaten basına da kapalı. Sadece bazı gazetelerin küçük kulis haberlerine sızabildi bilgiler. Yemekte ne yenildiğinden, hangi patronun nasıl bir araba kullandığına, dedikodulara, gülüşmelere, eğlenceli sohbetlere dek bir sürü ayrıntıya boğulmuş kulis haberlerinin bu kez arasına sıkışmış bir kaç cümle vardi ki, AKP ile patronlar arasındaki ilişkinin niteliğini bütün açıklığı ile ele veriyordu.

Grev ertelemesi için teşekkür ettiler
Başbakan Erdoğan salona girdiği zaman Sakıp Sabancı, “Genç siyasetçi... Sabah Ankara’da öğleden sonra İzmir’de, şimdi de buradasınız. Yola devam!” diyerek alkış tutmuş.
Hemen ardından İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince Başbakan’ın yanına yaklaşarak, Aria sorununu çözmesi ve Paşabahçe grevini ertelemesi nedeniyle Erdoğan’a teşekkürlerini sunmuş. Bir diğer ilginç olay ise “sosyetik fişleme” konusunda yaşanan diyaloglar. TESEV Başkanı Can Paker’in Radikal gazetesinde yayınlanan röportajı, Eczacıbaşı ve Mustafa Koç’tan tepki almıştı. Zapsu büyük bir coşku ile Paker’i kutlayarak, “Delilerin sayısı artsa...” deyivermiş!

Tabii ki Davos usülü yapılan bir yemekte ihalelerin, rant paylaşımının konuşulmaması düşünülemezdi. Hürriyet gazetesinde toplantıdan bir kaç gün sonra yayınlanan bir haber, zilli villanın marifetlerini gözler önüne serdi. Kadir Topbaş, belediye başkanı olduğu zaman toplam 13 katrilyon lirayı bulan bir dizi projeyi patronların masalarını dolaşarak anlattı. Ve gerekli mesajı da, nasıl bir belediye yönetimi göstereceğini de sergilemiş oldu...
------------------------------
Sosyolojide bir tabir vardır,binbir surat...
Adamlar aynen öyle.
Sıkıştıkça yanlış anlaşıldık diyorlar.
Bu da 1002.suratları olsa gerek.

Gerçi ağa babaları AB-D olunca durum da böyle oluyor.
Bir bakıyorsun AB'ci,Bir bakıyorsun Oryantal(Oryantalist/Oryantalizm demiyorum).

Bunların başına bir gelecek var biliyouz da nereden gelecek onu hala anlayamadık.

İmamın dediği gibi işimiz tanrıya kalırsa daha çok...bekleriz.

Hamileri bildiğin gibi gemi azıya aldılar.
Azdıkça azıyorlar.Şamar oğlanına çevirdiler.
Utanmadan bir de Atatürk'e dil uzatıyorlardı hatırladınız mı?
Bunların başına Atatürk'ten gelecek yine ne gelirse,göreceksiniz bakın,demiştim diyeceğim...

Mustafa Kemal ihanetin boyutlarını bildiği için öylesine sağlam temeller üzerine inşaa etmiş ki cumhuriyeti,yıllardır onlar dışardan,bunlar içerden yıkamadı.
Ekonomimiz yıkıldı ama millet yıkılmadı.Hala ayaktayız.

Çıldırdıkça çıldırıyorlar.

Ama az kaldı.Onların da sırası geliyor.Hem de çok yakın çok...
https://www.dailymotion.com/video/xb2key_ataturkkorumakanunu
-----------------------------
ahmetdursun
ahmetdursun
Yeni Üye
Yeni Üye

Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/03/10

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?board=91.0

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Empty Sami Selçuk'un SUDAN'da ne işi var?

Mesaj tarafından ahmetdursun Ptsi Mart 01, 2010 10:42 am

İki yukarda O.İlbay sormuş demiş ki...
Sami Selçuk kimdir? Bu yazıda ne işi vardır?

Tabii ki dikkat çekicidir.
Gerçekten Sami Selçuk'un o yazıda değil de Sudan'da ne işi var diye sormaktan kendinizi alamıyorsunuz değil mi?
Öyle ise alttaki yazıyı okuyun bakın okudukça yahu xxx'in Sudan'da ne işi var diyeceğinize eminim.
A.Dursun
---------------
Acele edin Sudan`a gidin
Geçen hafta bu gün Sudan`ın başkenti Hartum`daydım.
Kurban bayramından önce Beyrut`a yaptığım seyahat sırasında bir tevafuk eseri aynı uçakta karşılaştığım Kombassan Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Bayram Sudan`da yatırımlara başladığını ve Şubat`ta bir açılış yapılacağını gelip gelemeyeceğimi sormuştu.
Ben de kabul etmiştim.

Ankara`dan özel bir uçakla havalandıktan sonra davetlilerin listesi dağıtıldı.
Hayli renkli simalar vardı. Sami Selçuk, Burhan Özfatura, Ahmet Taşgetiren, Ekrem Kızıltaş, Yavuz Bülent Bakiler, Taşkın Şenol, Taki Doğan, Zeynelabidin Erdem, İhsan Kalkavan, Ziya Özboyacı gibi çok renkli simalar vardı listede.

SPK uzmanlarından tutun değişik basınyayın organlarından çok sayıda gazeteci, değişik branşlarda çok sayıda bürokrat ve kalabalık bir iş adamı grubu vardı.
Uçağımız Hartum havaalanına indiğinde Hartum büyükelçimiz ve Haşim Bayram misafirlerini hemen merdivenin dibinde karşıladılar.
Ve şimdiye kadar hiçbir ülkede rastlamadığımız ve rastlamanın da pek mümkün olmadığı bir yüksek ilgi ve muamele gördük. Uçaktan indik ve bizi otele götüren araçlara bindik. Oysa en azından VIP salonuna alınır resmi işlemler bittikten sonra misafirler gideceği yere izzet ikram ile uğurlanır. Sudan devletinin Türk yatırımcılara gösterdiği ilginin ilgiden de öte bir muhabbetin tezahürü olarak yaklaşık 200 kişi uçaktan araçlara bindirildiler ve Sudan polisinin eskortluğunda bütün trafiği durdurarak otellere götürdülür.

Bavullar da daha sonra arkadan otele getirildi.
Bütün protokolü alt üst eden bu ilginin ne anlama geldiğini açılışı yapılacak iş merkezini görünce daha iyi anladık. Hartum 8 milyon nüfuslu Nil nehrinin ikiye böldüğü beyaz Nil ile mavi nil`in birleştiği dümdüz bir ovada kurulmuş kalabalık ve maalesef bizim şehirerimizle kıyaslandığında hayli eksiği bulunan bir şehir. Düşünün ki en lüks semti olan büyükelçilerin sokağı bile stabilize toprak yol, asfalt yok. Böylesine mahrumiyet içindeki bir şehire Galeria gibi Ak Merkez gibi bir işyerinin açıldığını düşünün.
Sudanlıların ancak filmelrde gördükleri bir merkezin kendisi Türk yatırımcılar tarafından inşa edilmiş.
Paris`teki Londra`daki iş merkezlerine denk bir işmerkezi.
30 bin metrekarelik kapalı alan, marketiyle, shoplarıyla, düğün salonunudan çocukların eğelenecekleri merekzlre lokanta ve cafelere varıncaya kadar muazzam bir eser. Sudan`a böylesine bir medeniyet abidesini diken iş adamına Sudan devletinin gereken bütün ilgili ve desteği sonuna kadar vermiş olduğunu gördük ve bundan sonraki her türlü yatırıma da gereken desteğin verileceği vaadini en üst düzey yetkililerden bizzat dinledik.
İlgi sadece devletten değildi Sudan halkının ilgisi devleti yüze bine katlıyordu. Açılışın yapılacağı MZK-AFRA`nın bulunduğu mekan daha sabahtan dolmaya başlamıştı. Düşünün ki, açılış akşam 19.30`da ama Hartum halkı o yakıcı sıcakta öğle olmadan akın akın merasim mahalline gelmeye başlamış. Saat 19.30 olduğunda Bursa Mehter Takımı konsere başladığında yer gök inlemeye başladı. Herkes daha yıkından görmek istiyordu. Öyle bir kalabalık ve izdiham yaşandı ki artık Sudan polisinin duruma hakim olma imkanı ve gücü kalmamıştı. Programa katılacak olan Sudan devlet Başkanı Ömer el Beşir' de programını iptal etmişti. Kalabalık anlatılır gibi değildi. Hayatlarında ilk defa böylesine muhteşem bir ticaret merkezi gören Sudan halkı bekleninin çok fevkinde bir ilgi göstermiş ve daha yakın durma gayreti içine girmişti. Sonunda biz de mecburen içeriye alındık. İçerde açılış programı icra ettikten sonra. Merkezden ayrıldık.
Arka yollardan araçlarımız dönerken gördük ki Sudan halkı o gece karanlığında hala akın akın Afra`ya doğru gidiyordu. Zaten Afrika`nın en sevimli ve cana yakın insanı olan Sudanlıların gözlerinin içi gülüyordu. Siez bakarken onların hissettiği sevgiyi ve saygıyı gözlerinden okuyordunuz. Evet kim ne derse desin sadece bu ticaret merkezi bile Sudan yetkililerinin ve halkının gözünde Türkiye`nin itibarını göstermesi açısından son derece önemli. Böyle bir tanıtım ve itibar kazancını devlet imkanlarıyla bile yapmak mümkün değildir.
Program iptal olmuştu ama Sudanlı yetkililer Türk heyetine gereken ilgiyi fazlasıyla göstermeye kararlıydılar. İktidar partisi Milli Kongre Partisi bizi gece yemeğe davet ediyordu. Parti genel merkezinin düğün yeri gibi ışıklandırılmış bahçesinde Genel Sekreter eski milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. İbrahim Ahmet ömer ve bakanlar bizi büyük bir ilgiyle karşıladılar.

Sudan müzik grubunun peşinden Bursa Mehter Takıınının verdiği konser geceyi renklendirmişti. Gecede genel sekreter ve Bizim dış ticaret müsteşarımızın konuşmalarını müteakiben Türk heyeti adına da ben bir konuşma yaptım.

Biz 7 parlamenterdik.
Sudanlı yetkililerden meclisi ziyaret etmek istediğimizi ve bizzat devlet başkanıyla da görüşme arzusunda olduğumuzu ilettim.
Ertesi gün 1 muharrem resmen tatil olmasına rağmen Meclis başkanı meclisi açtırmış ve bizi kabul edeceğini bildirmişti. Sudan Milli Meclis Başkanı Ahmet İbrahim Tahir 5 Sudanlı milletvekiliyle birlikte bizi kabul etti.
TBMM Türk Sudan Dostluk Grubunun ziyaretlerinden duydukları memnuniyeti belirterek TBMM Meclis başkanını Sudan`da görmekten mutlu olacaklarını ifade etti.

Sudan 21 senedir İslami esaslara göre idare edilen bir ülkedir.
360 kişilik milli meclisin 85 üyesinin hanımlardan oluşma zorunluluğu var. Ayrıca gayri müslim nüfusun oranı yüzde 10 civarında olmasına rağmen eyalet sisteminden kaynaklanan hesaplarla 100 civarında gayri müslim milletvekili bulunmaktadır.
Oradan Türk Büyükelçiliğinin bahçesinde verilen respsiyona geçtik.
Bahçede yine Bursa Mehter takımı konser veriyordu.
Mehter vurdukça büyükelçimiz mest oluyor çocuk gibi seviniyordu. Evet Sudanlılar hakikaten göstermeli değil içten bir ilgi gösteriyorlardı. Devlet Başkanı bizi bekliyordu. Elçilikten oraya geçtik. Yine bizi çok sıcak bir ilgiyle karşılayan Devlet Başkanı Ömer el Beşir, yapılan yatırımlara destek olduklarını ve Sudan`da yapılacak yatırımlar için her türlü kolaylığın gösterelieceğini, özellikle Türk yatırımcılara ve ticaret adamlarına gereken bütün ilgi ve kolaylığın esirgenmeyeceğini, Türk yatırımcı ve ticaret erbanının diğerlerine tercih edileceğini açıkça söyleyip yatırıma davet etti.
Başbakanımıza ve Cumhurbaşkanımıza selamlarını götürmemizi isterken her ikisini de Sudan`da görmekten mutlu olacaklarını ifade ederek davet etti.(Türkiye`ye döner dönmek hem Başbakanımıza hem de cumhurbaşkanımıza bu selamve daveti yazılı olarak ilettim.) Gördüğümüz ilgiyi anlatmaya bu sütun yetmeyecek ancak tek bir cümle ile söylemeliyim ki, Sudan tam bir türkiye dostu ülke. Devletiyle ve halkıyla.
Petrol çıkmış şimdi batı ülkeleri ABD dahil Sudan`a yönelmiş durumdalar. Biz oradayken Fransız dışişleri Bakanı gelmişti. İş adamlarımız Sudan`ı keşfetmekte gecikmesinler. Yatırımcılarımız acele etsinler Sudan`a gitsinler.
------------
Not:Bu yazıda öezellikle Türk kelimesi küçük harfler ile yazılmış.
Ancak son kısımı örnek oluşturması için düzeltmedim olduğu gibi bıraktım.
Yazı nereden mi alındı?
http://www.yenisafak.com.tr//rtosun.html
Tabii siz bu yazıyı bulamayacaksınız.Çünkü bu yazıyı yayından kaldırmışlar.
Ama benzer halini şuradan görebilirsiniz.
http://yenisafak.com.tr/arsiv/2004/subat/24/e04.html
ahmetdursun
ahmetdursun
Yeni Üye
Yeni Üye

Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/03/10

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?board=91.0

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Empty Sami Selçuk, Sudan laboratuvar olabilir demiş.

Mesaj tarafından ahmetdursun Ptsi Mart 01, 2010 10:43 am

Geçenlerde Uğur Mumcu'nun oğlu sanılan ve buradan da yanıtlayarak olmadığını söylediğim bir geç vardı.
Kırca'nın sunduğu Siyaset Meydanı programında tanınan.

Hatırladınız mı?
Özgür Mumcu.

O Özgür Mumcu'nun,Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür olduğunu sanmıyorum.
Yanılıyor isem birileri düzeltsin.

İşte o gencin bir yazısından alıntı yapayım.Bakın bu genç ne güzel bir tespit yapmış.


(SEN TÜRKİYE’SİN BÜYÜK DÜŞÜN/Özgür MUMCU) balşıklı yazısının bir kısmında çok yerinde bir tespiti var.

Diyor ki:

Ömer El Beşir konusunun tekrar popüler olduğu bu günlerde, konuyu yerinde incelemiş Sami Selçuk’un hukuki görüşlerine başvurmak iyi bir fikir olabilir. Yargıtay onursal başkanının 2004 Sudan ziyaretindeki öngörüsü “burası Türk yatırımcısı için bir laboratuvar olabilir” şeklinde somutlaşmış. Bu laboratuvarın son hali nedir, hangi deneyler yapılmaktadır, kobaylar kimdir? sormakta fayda var.
http://www.birgun.net/writer_2009_index.php?category_code=1236937323&news_code=1236937374&year=2009&month=03&day=13

Genç kardeşimiz bu soruyu sorarken haksız mı? diye bir yorum yapmıştım.
Gerçekten bu Özgür mumcu o mu? diye merak etmiştik.

Yoksa paylaşılan başka bir yazıdan kaynaklı, Siayaset Meydenında ki Özgür Mumcu mu kafalarımızı karıştırdı?

Anlaşıldığı kadarı ile yazı evet Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu'ya ait.

Ama peki Ali Kıca'nın programındaki Özgür Mumcu kimdi?

Hala çözemedik.
Yok mu bilen?

A.Dursun
---------------
ÖZGÜR MUMCU KÖŞE YAZILARI
http://birgun.net/writer_index.php?category_code=1236937323&news_code=1262313303&year=2010&month=01&day=01
------------
Özgür Mumcu'dan önemli açıklama
Uğur Mumcu'nun oğlu, yıllar sonra babasının ölümüyle ilgili önemli açıklamalar yaptı.
http://www.istanbulhaber.com.tr/haber/ozgur-mumcudan-onemli-aciklama-25880.htm
----------

Ayrıca arkadaşımız Dr.A.Girgin Sudan izlenimlerini anlatmış Bakınız...
http://www.girgin.org/gezi/sudan.htm
ahmetdursun
ahmetdursun
Yeni Üye
Yeni Üye

Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/03/10

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?board=91.0

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Empty Darfur katliamının asıl nedeni “petrol ve uranyum“

Mesaj tarafından ahmetdursun Ptsi Mart 01, 2010 10:43 am

Darfur katliamının asıl nedeni “petrol ve uranyum“

Darfur bölgesinde yaşayan Araplar ile Arap olmayan Müslüman gruplar arasındaki bu savaşta binlerce kişinin öldüğü bir milyondan fazla kişinin de yerlerinden edildiği bildirilmektedir.
Toplam yüzölçümü 510 bin kilometrekare olan Darfur bölgesinde 5 ila 7 milyon kişinin yaşadığı sanılmaktadır.
Dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olan Sudan’da çorak arazilerde yarı göçebe hayatı yaşayan Müslüman olan bu insanların diğer Müslümanlar tarafından neden katledildiği tarihindeki gelişmeleri incelediğimizde daha net görebiliriz. Sudan’ın doğal kaynakları araştırıldığında Darfur bölgesinde URANYUM kaynakları bulunduğu ve bu kaynakların ABD ve İngiliz emperyalistlerinin kontrolünde bulundurulması için güney Sudan’da olduğu gibi Darfur’da da çatışmalar yaratılmıştır.
Sudan hükümeti aracılığı ile başka emperyalist rakiplerin ellerine geçmesinin engellenmesi girişimi olduğu gözlerden uzak tutulmaya çalışılıyordu. Ve planlı bir vahşete göz yumuluyordu. Sudan hükümet orduları Darfur bölgesindeki isyancılara doğrudan saldırmak yerine o yörede yaşayan başka bir kabileyi harekete geçirerek katliamlar düzenlediler. Buna karşılık Darfur’da faaliyet gösteren isyancılar, ABD’den elde ettikleri en modern silah ve haberleşme cihazları ile savaş yürütüyorlar. Sudan’ın Darfur bölgesi ile güney Sudan’da yürütülen katliamlar ve savaşların bu bölgedeki URANYUM ve PETROL yataklarının kimler tarafından kontrol edileceği savaşından başka bir şey olmadığı açıkça görülmektedir.
Son üç buçuk yıldır şiddetlenen bu savaş da din, ırk, soykırım, etnik temizlik, isyancı, ayrılıkçı şiddet vs. doruk noktasına ulaşmış bulunmaktadır. Bugün Darfur’da 200 bin insanın ölümüne, iki milyon kişinin de bölgeyi terk etmesine yol açmıştır. Buradaki durumun bu denli kötüleşmesi tüm Orta Afrika ülkelerine sıçrayabileceğini artık görmezlikten gelemeyiz.

Sudan 1820′lerden 1882′ye kadar Osmanlı topraklarına dahildi.

1881′de başlayan ayaklanmalar neticesinde el değiştirmiş ve İngiliz emperyalizminin sömürgesi olmuştur. 1955′te İngiliz emperyalizmine karşı başlayan ayaklanmalar sonucunda 1956 yılında “bağımsızlığını” elde etmişlerdir. İlk iki yıl sonunda askerler sivil otoriteyi görevden alarak 1964 yılına kadar başta kalırlar. Bu dönemi saymazsak Sudan’da kuzey ve güney bölgeler arası devamlı olarak dini temele dayalı kıyımlar yaşanmıştır. Bütün bunlara rağmen, Darfur’da uzun yıllar, hayvancılıkla uğraşan “Arap” olarak tanımlayan göçebe kabilelerle, tarımla uğraşan “Siyah” olarak tanımlanan yerleşik kabileler arasında genellikle barış ortamı hakimdi.
Gerginliğin tırmanması 1970′lerde yaşanan büyük kuraklıkla başladı. Hayvancılıkla uğraşan Arap göçebe kabileler bereketli topraklara doğru uzanınca, o güne kadar geleneksel yöntemlerle çözülen göçebe-yerleşik ihtilafları birden büyüdü. 1970′lerin başında ABD’nin Chevron petrol şirketi Sudan’ın güneyinde petrol araştırması yapmış ve “olumsuz” sonuçlar almıştı. 1978′lerde ise büyük miktarda petrol yatakları tespiti yapılmış, İsveç, Fransız, Çin, Malezya ve Sudan devletinin şirketleri tarafından çalıştırılmaya başlanmıştır. Bundan dört yıl sonra da petrol yataklarının bulunduğu bölge olan güney Sudan’da hükümete karşı isyanlar başladı.
Bu isyanların başını ABD’de yüksek öğretim ve askeri eğitim alan komutanların oluşturduğu “Sudan Halk Kurtuluş Ordusu” adlı örgüt çekiyordu.
1980′lerden itibaren bu bölgeleri doğrudan kontrol altına almaya girişen ABD, bu petrol yataklarına el atmaya başlayan diğer emperyalist tekellerle çatışmaya başladı. Yine aynı tarihte Fransız Total FinaElf Petrol Şirketi Sudan’ın Güney bölgelerinde sismik araştırmalar yapmıştı. Bu araştırmalar sonucunda bu bölgelerde petrol için “büyük potansiyel” olduğunu tespit etmişti. 1980′lerin ortasında Sudan iç savaşı sırasında ABD’nin Chevron şirketi faaliyetlerini askıya alırken Fransız TotalFinaElf şirketi ise Sudan Hükümeti ile görüşmelerini devam ettirdi. 1990′ların başında bu bölgedeki petrol yataklarına el atan bir diğer tekel de Kanada’nın Talisman Enerji Şirketidir.
Bu şirket, yine Kanada’dan Arakis Enerji Şirketi ile bir dizi yatırımlar yapmaya başladılar.
999′da Fransız TotalFinaElf Sudan’da petrol rafinerileri kurmaya başladı.
Çin Milli Petrol Şirketi (%40), Malezya’dan Petronas Şirketi (%30), Sudan Hükümeti ile Büyük Nil Petrol Şirketi’ni, Hindistan devletinin Petrol ve Doğal Gaz Şirketi de %25′lik hisse aldı.
Çin Şirketi - Malezya Şirketi - Hindistan Şirketi toplam olarak %95 hisseye sahip oldular.
Bu şirketler, Kanadalı Talisman Enerji Şirketi ile beraber 1999′da döşedikleri petrol boru hattı aracılığı ile Güney petrol yataklarından Kızıl Deniz’e petrol pompalamaya başladılar.
Bu petrol boru hattı sayesinde günde 240 bin varillik petrol pompalayan Çin, Hindistan ve Malezya Uzakdoğu devletleri olunca, diğer petrol şirketleri Fransa, ABD ve İngiliz emperyalistlerinin kontrolü dışında petrol kaynaklarına sahip oldular.
Sudan petrol yataklarının, petrol şirketleri tarafından sürdürülen paylaşım savaşının, bu kanlı çatışmaların temelinde yatan neden olduğu açıkça görülmektedir.
Buna ilaveten, 1980′lerde Çad yönetimine karşı ayaklanan güçlerin kabiledaşlarının olduğu Darfur bölgesine yerleşmesi, ardından Libya’nın buraya İslamî Lejyonlar yollamasıyla Darfur bir silâh ambarına dönüştü ve her kabile kendi milisini kurdu. Sudan’ın en büyük, en zengin ve en kalabalık bölgesi olan Darfur’da, İslâmi hükümetin silâhlandırdığı Müslüman Arap milislerin, Müslüman Siyah kabileler üzerinde başlattığı acımasız bir bastırma ve yıldırma operasyonu tüm siyah kabileleri Müslüman Cancavid milislerine karşı birleştirdi. Cancavid (süvari) olarak adlandırılan bu Müslüman Arap milislerinin bir kısmı göçebe Arap kabilelerinin milislerinden, diğer bölümü ise 15 yıl önce patlak veren Çad iç savaşından arta kalan başıboş askerlerden oluşuyordu ve bu milisler geçimlerini yağmadan çıkarıyorlardı.
Şubat 2003′te ortaya çıkan ve ilk başta ciddi bir güç gibi gözükmeyen Sudan Kurtuluş Ordu’sunun ardından ikinci bir örgüt de ayaklanmaya katıldı. Sudan ordusunun önemli bir bölümünün Darfur kökenli olması, Hartum hükümetini ordu dışı milis güçleri oluşturup, bunlar aracılığıyla bölgeyi temizleme politikasına yöneltti. Üstelik 1963′te köleliğin resmen yasaklanmasına rağmen, bu milisler yaygın biçimde zenci köylerine baskın düzenleyip, çocukları kaçırıp, bunları Sudan kentlerinde köle olarak satıyorlardı. Bugün Sudan’da on binlerce çocuğun köle olarak Arap Müslüman ailelerinde çalıştırıldığı tespit edilmiştir. Hükümet çeteleri desteğini reddetse de, Darfur’un küçük köylerinde ve kırsal kesiminde hükümet güçleri ve militanların küçük kız çocuklarından yaşlılara kadar her yaştaki siyah Afrikalıya tecavüz, kadınları da seks kölesi olarak kullanıldığı belirtiliyordu.

Sudan’da yeni bir insanlık dramı yaşandığı kesin.

Darfur’da 2003 Şubat’ında başlayan ayaklanmadan bu yana, 10 ila 30 bin arasında sivil ve milisin öldüğü, bir milyondan fazla kişinin köylerini terk etmek zorunda kaldığı, yüz binden fazlasının Çad’a sığındığı, geri kalanının aç ve perişan güvenli bir köşe bulmak için dolaştığı bir dramdır. Mülteci kamplarında açlık ve hastalıktan ölenlerin sayısını da eklersek tasarlanmış vahşetin acı sonucunu görürüz. Sudan Devlet Başkanı Omar al-Bashir, tüm söylenenlerin gerçekle ilgisi olmadığını BM ve Avrupa’nın Sudan’ın durumuyla ilgilenmediğini, kendi çıkarları olduğunu belirtmesi ayrıca, Sudan Devlet Başkan Yardımcısı Ali Osman Taha, 29 Temmuz 2003′te Associated Press’e verdiği demeçle: “Darfur’da olanlar başkaları aracılığı ile yapılan bir savaştır” diye itiraf etmesi bu acı sonu değiştirmez.
Yüzlerce insan komşu ülke Çad’a kaçmaya çalışıyor. Böyle bir durumdan, komşu Çad’da etkilenebilir ve bölge ülkelerinin istikrarı da bozulabilir. Çad’da şu anda Darfur’dan kaçmış yaklaşık 200 bin mülteci çöllerde kurulu kamplarda hayatını sürdürüyorlar. Bütün bunlara rağmen, BM gözlemcileri ve ABD’de soykırım tabirini kullanılmasını aşırı bulduklarını Sudan’da yaşananların aslında olmayan bir ulus-devlet tasarımının can çekişmesi olduğunu soykırım sayılmayacağını belirtmişlerdir. Sudan hükümeti ise yeni ve daha geniş bir BM varlığına karşı çıkıyor. BM, her zamanki gibi ağırdan alıyor, katliamcılara zaman veriyor ve katliamı izlemeye devam ediyor.
Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana dünyada büyük katliamlar yaşandı. BM, ABD, AB bunların yaşanmasını engelleyebilirdi ama seyrettiler veya dolaylı yoldan kendileri yarattılar. Dünyayı kendi aralarında bölüşen, sömürgesi yapan Batılılar en büyük vahşetlere imza attılar. Soykırım yapmış kişileri desteklemiş olmanın sorumluluğunu taşıyorlar mı acaba ? Son üç yılda şiddetlenen bu katliamlara engel etnik farklılıklar mı yoksa paylaşılamayan petrol geliri miydi acaba ?. (Acabaları çoğaltabiliriz ).
Bunun tespitini iyi analiz etmeliyiz yoksa Sudan’da Afrikalı siyah kalmayacak.
Yetkililer Darfur’da önlem almayı biraz daha geciktirirlerse Afrika’da bir medeniyetin yok olduğuna hep birlikte şahit olacağız.
Bugün gelinen nokta ise;
Biraz geç de olsa Darfur bölgesine, BM ile Afrika Birliği asker ve polisinden oluşacak 26 bin kişilik karma barış gücü gönderilmesini sağlayacak kararı oybirliğiyle kabul ederek müdahale etme kararını almış bulunmaktadırlar, umarım bu da oyalama formüllerinden biri değildir gerçekleştirilir !
Not:
Sudan’da içme suyuna karışan Medine kurdu larvaları insan hayatında önemli bir tehdit oluşturuyor. Korunmanın tek yolu, hiç su içmemek. Çöl iklimi etkisiyle 40 ile 50 dereceye ulaşan sıcaklıkta susuz hayat mümkün görünmüyor. ABD’nin sürekli çıkardığı suni nedenlere dayalı savaşlara, savaş sanayilerine ayırdıkları bol miktar paradan sömürdükleri
ülkelerin kalkınmaları için pay ayırmaları gerçek dünya barışı için şart olmuştur.
SACİDE ERÇETİN / HEDDAM
ahmetdursun
ahmetdursun
Yeni Üye
Yeni Üye

Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/03/10

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?board=91.0

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Empty Uğur Mumcu'nun oğlu konuştu

Mesaj tarafından ahmetdursun Ptsi Mart 01, 2010 10:44 am

Uğur Mumcu'nun oğlu konuştu

Ankara’da 1993’te öldürülen gazeteci Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu'dan ilginç açıklamalar.

Mumcu, babasını İslamcıların öldürdüğüne inanmadığını belirterek, ‘Bunun için sebep yok’ dedi.

Aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren gazeteci Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu, babasını islamcıların öldürdüğüne inanmadığını, ancak suikastın arkasından PKK ve kontrgerillanın çıkmasına da şaşırmayacağını söyledi. Mumcu “Babamın MİT ile PKK arasındaki bağlantılar üzerine araştırma yaparken, tam da araştırmaların meyvesini alacakken öldürüldüğü ortada” dedi.
www.t24.com.tr internet sitesine röportaj veren Mumcu, Ankara’da 24 Ocak 1993’te bombalı saldırıda ölen babasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Birgün gazetesi yazarı olan Mumcu, “Öyle noktaya gelen insanlar var ki, Uğur Mumcu’nun yazdıklarını, söylediklerini ona yakıştırmayıp kendi kafalarında kurdukları bir algının peşinden koşuyorlar. Bu kişiler elbette Uğur Mumcu’yu doğru şekilde algılayıp yorumlamıyor. Öte yandan babamın yazıp çizdikleri hadis değil, biz de ‘bunların doğru tefsiri şudur’culuk yapmıyoruz” ifadelerini kullandı.
Mumcu, kendisine yöneltilen sorulara karşılık özetle şunları söyledi:

Heyecan uyandırmıyor

* Babam öldürüleli 17 yıl oldu, neredeyse her sene çeşit çeşit senaryoyla karşılaştık. İslamcılar, eski ülkücüler, kontrgerilla, PKK... O nedenle bu konuya yönelik demeçler artık bende ciddi heyecan uyandırmıyor. Şunu da belirtmeliyim, bu cinayeti kontrgerillanın işlediğini duysam şaşırmam. PKK’nın yaptığını duysam yine şaşırmam. Elbette ciddi bir delile dayanarak söylemiyorum, ama bu cinayetin bir İslamcı operasyonu olduğuna inanmıyorum. Çünkü İslamcıların bunu yapması için bir sebep olduğuna inanmıyorum.

İslamla problemi yoktu

* Başından itibaren bu fikirdeyim. Öldürüldüğü tarihten bir yıl geriye gidip tarama yapıldığında görülecektir, laiklik ya da İslamcılar üzerine kaleme aldığı yazı sayısı ciddi bir oran teşkil etmez. Tarikat - siyaset - ticaret üçgenine eleştirileri vardı, ama ifade özgürlüğü açısından siyasal İslam ile ilgili problemi yoktu.

* Susurluk’u ve 28 Şubat’ı yaşamamış, AKP iktidarını gözlemlememiş, ABD’nin Irak işgalini görmemiş, bu konuları nasıl yorumlayacağını bilmediğimiz bir insandan söz ediyoruz. Geçen zamanda olan gelişmeleri yaşasaydı tavrı ne olurdu, bu konuda hiç kimse bir şey söyleyemez. Sadece genel çizgisinden ötürü birtakım varsayımlarımız olabilir, ama bunlar da spekülasyondan ibaret kalır.

Başörtüsüne karşı değilim

* Son dönemde algılandığı şekliyle Kemalist olduğumu söyleyemem. Ben başörtüsü yasağına karşıyım, fakat başörtüsü konusunun da anayasa metnine girmesini lüzumsuz buluyorum. Bu girişim sorunu daha karmaşık hale getirdi. Diğer yandan laikliği savunmak başörtüsü yasağını savunmakla olacak bir şey değil. Çok daha ciddi, kapsamlı bir konu.

* Türkiye’de Atatürk’ün algılanması noktasında iki grup var. Birinci grup İslamcıları, liberalleri, ikinci cumhuriyetçileri kapsıyor. İkinci grupta ise Kemalistler, ulusalcılar, milliyetçiler ortak noktada buluşuyor. Birinci grubun, daha ziyade liberal kesimin bakışı, babasına isyan eden ergen gibi. Atatürk baba ve 15 - 16 yaşlarındaki takıntılı ergenler babalarının söylediği her şeyi yanlış bularak kendilerine yeni rol model arıyorlar. Diğer grup ise babasına âşık beş - altı yaşında bir çocuk gibi. Babasının yaptığı her şey doğru. Yazık ki bu iki algı dışında bir alan bırakılmadı.

* (Annesi Güldal Mumcu ’nun Ergenekon’daki tutuklamalar için ‘ Eğer Uğur hayatta olsaydı ona da sıra gelirdi’ sözlerine karşılık) Ergenekon soruşturması sürecine yönelik en önemli eleştirilerden biri de bunun muhaliflere yönelik bir tasfiye hareketi olduğuydu. Annem bu eleştiriyi bu süreçte yaşanan birtakım keyfi gözaltıları işaret ederek dile getirmiş olmalı.

Cumhuriyet’in durumu

* Babamın zaman zaman yanlış algılandığını düşünüyorum. Almanya’da yaptığı bir konuşmada “Kürt sorununun çözümü demokratik hakların genişletilmesiyle sağlanır” gibi bir ifade kullanıyor. Bu konuşma üzerine UMAG’a (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı) gelen bir e-mail’de ‘Uğur Mumcu’nun videosuna herhalde montaj yapmışlar, o bunu asla söylemezdi’ deniliyor.

* Cumhuriyet gazetesine karşı karışık duygular içindeyim. Ama Cumhuriyet’i de bir kalemde silmemek gerek. Tamamen bir cunta yayın organı gibi algılanmasını biraz hoyratça buluyorum. Babam bugün Cumhuriyet gazetesinde yazar mıydı, bilemeyiz. Babam içinde olsaydı Cumhuriyet bu Cumhuriyet olur muydu, onu da bilemeyiz.
VATAN
************
Bir yorum:
Ugur Mumcu gibi bir babanin oglunun bu sekilde dusunmesi ve cekinmeden dile getirmesi sanirim derin bir psikolojik analiz gerektiriyor.

Elbette babasi tum Ataturkculer'in sevip, saydigi, kitaplarinin ve yillar onceki konusmalarinin hala rehber alindigi buyuk bir insansa, oglunun da tipa tip onun benzeri olmasi beklenemez.Ancak siyah ve beyaz disinda grinin farkli tonlari vardir.O pekala bu ara tonlardan birinde yer alabilirdi...
saygilarimla,
Ece
**************
İslamcıların yaptığına inanmıyorum, PKK ve Kontrgerilla'ya şaşmam
Ergenekon her kötülüğün anasıdır”cılar ile “Ergenekon, AKP’nin muhalifleri tasfiye operasyonudur”cular arasındaki müsabaka sürerken, Birgün gazetesi yazarı Özgür Mumcu, skor telaşı içermeyen yazılar kaleme alıyor.
http://www.t24.com.tr/haberdetay/67590.aspx
ahmetdursun
ahmetdursun
Yeni Üye
Yeni Üye

Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/03/10

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?board=91.0

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Empty Birgün net dağıtımını kim yapıyor?

Mesaj tarafından ahmetdursun Ptsi Mart 01, 2010 10:45 am

Hemen bir üstte yorumcu şöyle demiş.

Ugur Mumcu gibi bir babanin oglunun bu sekilde dusunmesi ve cekinmeden dile getirmesi sanirim derin bir psikolojik analiz gerektiriyor.

Doğrudur,gerçekten derin yorum gerek.
O halde bir de ben yorum yapmaya çalışayım.

Şimdi Ö.Mumcu'da,babasına göre değişim rüzgarları hissedenler neden bu hisse kapılmış olabilir bakalım.

Biraz geçmişi kurcalarsak belki kafalarda bir şeylerin oluşmasına yardımcı olabiliriz.

Yakın ancak unutulan geçmiş:
Çalık Grubuna ait Çalgaz AŞ,adını Naturelgaz Sanayi ve Ticaret AŞ olarak değiştirince bu şirkette Başbakan'ın damadı Berat Aybayrak'ın kardeşi, Sabah ve ATV'nin sahibi Turkuvaz Medya'nın grup başkanı Serhat Albayrak imza yetkisiyle danışman oldu mu?

Evet oldu.

Peki o halde Birgün Yayıncılık ve İletişim Tic. A.Ş'nin İstanbul Dağıtımını Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.yapıyor mu?

Evet yapıyor.

Cüneyd Zapsu'nun Birgün gazetesine ve doğal olarakta İmtiyaz Sahibi Bülent Yılmaz'a 10 bin TL lik dava açtığını hatırlamakla yetineyim.

Çünkü Sayın Yılmaz hakkında fazlaca bilgim yoktur.
İleri geri sallamış olmak istemem.Bu olgu bazı gerçekleri örtmek için yapılmış olabilir mi?

Ya da gerçekten Yılmaz kullanılmışmı dır?
Bunu zaman gösterecek.


ÇALIK GRUBU
Gazeteler; Sabah,Takvim,Yeni Asır,Pas Fotomaç...
Baskı ve Dağıtım;Turkuvaz Dağıtım yani namı diğer Merkez Dağıtım.

Haliyle Merkez Dağıtım denince akla TMSF geliyor.
İyi ama neden?

Şimdi konuya biraz uzaklaşarak bakalım.

Fethullah cemaati üzerinden aktarılan paraların asıl kaynağının Amerika olduğunu, Soros'un Açık Toplum Enstitüsünden geldiğini artık bilmeyen yok.

Taraf yayın hayatına başladığı,tanıtımını yaptığı dönemlerde ilanlarını Fethullahçı Zaman gazetesinde yayınlanmıştı hatırlayacaksınız.

Tanıtıma katkı sağlayanlar ise başta Aksiyon dergisi, Ahmet Altan,bir röportajı ile Yasemin çongar,transferlerinden Etyen Mahçupyan,Gülen bursuyla Amerika'da eğitilen Leyla İpekçi olmuştu.

Şimdi bunların TMSF ile ne ilgisi var değil mi?

İşte bu Traf,TMSF'nin ele geçirdiği Sabah'ın baskı tesislerinde basımı yapılmış ve yine TMSF eliyle de kendisine teslim edilen Merkez Dağıtım tarafından da dağıtımı yapılmıştı.

İşte milli Damadın sahibi olduğu Çalık Holdingin elindeki Turkuvaz Dağıtım bu işlere yarıyor.

O tarihlerde sıkıntılı olan Ahmet Altan,Zaman gazetesindeki bir açıklamasında ise şöyle diyordu.

"Bu da sizi bir yere karşı boynu eğik hale getirir. O yerin neresi olacağına siz kendiniz karar verirsiniz. Ya bir iktidardır, ya bir hükümettir, ya egemen bir güçtür, ya size ilan verecek olandır. Biz hiç kimseye karşı boynumuz eğik olsun istemiyoruz. 1 YTL’den satmamızın nedeni bu."

Peki Altan neden bunları söylüyordu?

Yine Altan'ın ifadesine göre,"Fethullah cemaatinden gelen ilan paraları ile iktidarın baskı ve dağıtım desteği, gazetenin 1 milyon liradan daha ucuza satılmasına olanak vermiyordu. Daha büyük paralar gerekiyordu."

Şimdi ne anlatmak istediğimi,bazılarının nasıl ve nerelerden beslenebilme ihtimalini ve bu ihtimali perdelemek için de nasıl anti propaganda yapılabildiğini anladık mı?

Konu nereden nereye geldi.

Yani Özgür Mumcu'nun değişim rüzgarından nasıl nasiplendiğini anlamak hiç te zor değildir(-ki bu anlamı çıkartanlara geçmişe yönelik bilgisel anlamda yardımcı oluyorum)

Aslında konuya yakın gazeteceiler araştırma yapacak olursa kim bilir daha ne detaylar ortaya çıkacaktır.

Taraf'ın Fethullah Gülen ve Abdullah Gül hayranlığını zaten hiç saklamadı.
Hadi milyon adete yakın bedava dağıtılan Zaman gazetesinin finans kaynağı da dikkatimizi çekmesin.

Ancak Mustafa Kemal'i maske olarak kullanabileceklerin nasıl derin ve kalın perdeler arkasına girebildiklerini de gözden uzak tutmamakta fayda var.
Yani birgun.net'in İstanbul dağıtımını kim yapıyordu tekrar hatırlayalım.

İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Güçe sahip olan insanlar güçlerini sizin devamlı olarak aldatıldığınızdan ve yönlendirildiğinizden emin olmak için kullanıyorlar.
Kitleler,özellikle politik alanlarda yaşanan gerçeği öğrenme yetisine sahip değillerdir.
Gerçeği topluma söylemeden evvel,düşünmemizi istedikleri şeyleri kurnazca empoze ediyorlar.


Saygı ile...

13 Ocak 2010

Ahmet Dursun
ahmetdursun
ahmetdursun
Yeni Üye
Yeni Üye

Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/03/10

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?board=91.0

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Fethullahçıların yeni gözdesi: Sudan Empty Sami Selçuk ve bir konuşması

Mesaj tarafından ahmetdursun Ptsi Mart 01, 2010 10:57 am

Sami Selçuk ve bir konuşması konuyla ilgisiz gibi görünse de bence bir değişim rüzgarı var gibi.
Sizce de öyle olabilir mi dersiniz?
Ahmet Dursun
ahmetdursun
ahmetdursun
Yeni Üye
Yeni Üye

Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 01/03/10

http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?board=91.0

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz