Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Laiklik Nedir?

3 posters

Aşağa gitmek

Laiklik Nedir? Empty Laiklik Nedir?

Mesaj tarafından Kuva-yi Milliye Salı Şub. 09, 2010 4:38 pm

Laikliğin evrensel anlamda bir tanımı yapılamaz. Bunun başlıca nedeni ise her milletin farklı kültüre ve dini görüşe sahip olmasıdır. Manevi ve dünyevi hayatı değişik yönleriyle yorumlayan milletlerin buluştukları ortak bir nokta vardır: O da din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması.
Hukuk açısından laiklik, din ve devlet işlerinin ayrılığı, devletin din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması demektir. Bu anlam itibariyle laik devlet, bütün inançlara ayrım gözetmeksizin eşit mesafeli olup, onu kişilerin vicdanlarına iter. Devlet, bir dine inanıp inanmama meselesini özel bir problem sayar, fertlerinin sadece maddi yönüyle ilgilenir, kendisi devlet olarak hiçbir dini taşımaz, hiçbir dini ayine iştirak etmez, fakat fertlerin her türlü dini serbestliklerini kabul eder. Devlet, dini esaslara dayanan kanunlar yapamayacağı gibi, bütün dinlere eşit mesafede durur ve hiçbir şekilde dinlerin ibadet hüküm ve kurallarına müdahale edemez. Bununla birlikte dinlerin kamu düzenini bozacak davranışlarını da önlemekle yükümlüdür.

LAİKLİĞİN TARİHÇESİ

Eskiçağlardan beri din, insanların, günlük yaşamında, toplumsal düzende ve devlet yönetiminde etkili oldu. Özellikle Hıristiyanlık Avrupa'da ortaçağ sonlarına kadar her alanda söz sahibiydi. Papalar krallara hükmedebiliyor, papaz, rahip, ya da keşiş gibi din adamları Hıristiyan dininin kurallarına göre insanların yaşamını yönlendiriyorlardı.
Zamanla değişen ve gelişen ticaret ilişkileri, kentlerin zenginleşmeye başlaması, Hıristiyan olmakla birlikte ayrı mezheplerden olanların çoğalması gibi etkenler Hıristiyan dininin dönemin yeni koşullarına göre gözden geçirilmesini gerektirdi. 16. yüzyılda dinde Reform hareketi oldu. Edebiyat, sanat ve bilimde Rönesans diye adlandırılan canlanma ve atılım dönemi de 15. ve 16. yüzyıllarda gerçekleşti. Böylece Hıristiyan dünyasında din, yaşamın birçok alanında etkisini yitirmeye başladı. Özellikle eğitim ve öğretim alanında yenileşmeler oldu. Din kurallarına uygun eğitim yapan kurumların yani sıra özgür düşünceye ve inanç özgürlüğüne dayanan eğitim kurumları devlet tarafından açılmaya başlandı. 1789 Fransız Devrimi'nden sonra laiklik yavaş yavaş devletin bütün kurumlarında ve toplumda kendini kabul ettirdi.

TÜRKİYE’DE LAİKLİK

Yavuz’dan sonra Osmanlı İmparatorluğu dinsel güce dayalı tek kişilik yönetim şekli olan teokratik monarşi ile yönetilmeye başlandı. Padişahın din işleri için vekilliğini verdiği şeyhülislam, ulema denen medrese çıkışlı bütün din adamlarının başındadır. Her işin dine uygun olup olmadığını belirten fetva yetkisi dışında, çağdaş toplumlarda dört güç olarak özetlenen hemen bütün kaynaklara sahip bu dinsel yetkiler ilköğretimden medreselere kadar bütün eğitim kademelerinde söz sahibidirler. Halkın dinsel gereksinimlerine cevap olan işlerin dışında kamuoyunu da yönetebilecek güce sahiptirler. Yargı gücü de onlardadır yasama yorumu da.
Türkiye’de laikliğe giden yolun apaçıklığı, saltanat ve hilafetin(3 Mart 1924) ardından da Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılmasıyla şer’i mahkemelerin yerini bağımsız yargı organlarının alışıdır.(8 Nisan 1924) Öğretim Birliği, medreselerin ve tekkelerin kapatılması gibi yan uygulamalar da bu ana ilkelerin sağlanmasından sonra gerçekleşir. Atatürk’ün anayasadaki laikliğe aykırı maddeleri işaret etmesinden sonra 5 Şubat 1937 tarihli 3115 sayılı yasa ile anayasada eskiden kalmış bütün pürüzleri ayıklayarak laikliği Türkiye Cumhuriyeti anayasasına uygun çağdaş bir uygulama biçimine getirir.
Anayasamızın başlangıç bölümünde ve metninde değiştirilmesi bile önerilemeyecek madde olarak düzenlenmesine karşın, kimi çevreler, laik yaşam biçimine doğrudan ya da cepheden saldıramadıklarından, Demokratik Cumhuriyet’in temel güvencelerinden olan bu kurumu sulandırarak başkalaştırmak istemektedirler. Anayasanın ilgili maddeleri aşağıdadır:

Cumhuriyetin nitelikleri

Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde,
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4.- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki Cumhuriyet’in nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Anayasa Mahkemesi’nin LAİKLİK tanımı:

“Laiklik; egemenliğe, demokrasi ile özgürlüğe ve bilgi bileşimine dayanan toplumsal bir atılım, siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir. Laik düzende din, siyasallaşmadan kurtarılır, yönetim aracı olmaktan çıkarılır, gerçek saygın yerinde tutularak kişilerin vicdanlarına bırakılır. Böylece siyasal yaşamın dayanağı bilim ve hukuk olur.”
Dolayısıyla çok net bir biçimde denebilir ki, LAİKLİK TOPLUMSAL BARIŞTIR!
Demek ki, laiklik yurttaşların inançlarının en sağlam güvencesidir. İnanç özgürlüğü devletçe sağlanmaktadır. Herkes inancında ve ibadetinde serbesttir. Laikliği, resmi politikası dinsizlik olan rejimlerden kesinlikle ayırmak gerekir. Böylesi rejimlerde devlet dine karşıdır. Vatandaşın dinsiz olarak yetişmesi için gerekli her türlü tedbiri alır. Atatürkçü laiklikte ise, devlet işlerine karıştırılmaması koşulu ile tam bir din ve inanç özgürlüğü vardır.

ATATÜRK’ÜN LAİKLİK ANLAYIŞI
“ İslâm dinini, asırlardan beri alışılageldiği veçhile bir siyaset vasıtası mevkiinden uzaklaştırmak ve yüceltmek gerekli olduğu gerçeğini görüyoruz. Mukaddes ve tanrısal inançlarımızı ve vicdanî değerlerimizi, karanlık ve kararsız olan ve her türlü menfaat ve ihtiraslara görünüş sahnesi olan siyasiyattan ve siyasetin bütün kısımlarından bir an evvel ve kesin şekilde kurtarmak, milletin dünyevî ve uhrevî saadetinin emrettiği bir zarurettir. Ancak bu suretle İslâm dininin yüksekliği belirir. ”
Atatürk’ün bu anlatımında çok netlikle vurgulandığı üzere, dinin siyasete alet edilerek inançlı insanların sömürülmesi ve çıkar sağlanması mutlaka engellenmelidir. Bunun biricik yolu ise laikliktir.
“ Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet yönetiminde bütün yasalar, düzenlemeler bilimin çağdaş uygarlığa sağladığı temel ve biçimlere, dünya gereksinimlerine göre yapılır ve uygulanır. Din anlayışı vicdanî olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı (=LAİKLİĞİ), ulusumuzun çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür.“
Atatürk’e göre Ulus Egemenliğinin gerçekleşebilmesi için, yaşamın gerekleri ve toplumun gereksinimleri dinsel kurallarla değil, us ve bilime, çağın gereklerine uygun biçimde karşılanmak durumundadır.
“ Biz din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmıyoruz. Millet ve devlet işlerinin Kâbe’si,
ulusal egemenliğin belirdiği Büyük Millet Meclisi’dir. Din işlerinin mihrabı ise insanların,
kişilerin vicdanlarıdır.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu Yüce Atatürk, her fırsatta laiklik kavramını tanımlayarak hem konuya açıklık getirmiş hem de bu konudaki kararlılığını ısrarla vurgulamıştır :
“Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar! Mazinin dalgınlıkları, paslı durgunlukları,
Türkiye halkının dimağından silinmiş olduğunda kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
Eriştiğimiz mutlu durumdan bir adım geriye gitmek, kimsenin söz konusu etmeye bile
yetkili olmadığı kesin bir gerçektir.”

Laiklik, devletçilik dışındaki diğer ilkelerin hepsinin de ön koşulları içinde yer alır: Demokrasinin ön koşuludur; çünkü laiklik olmadan gerçek bir düşünce özgürlüğü de olamaz, gerçek bir özgür seçim de. Milliyetçiliğin ön koşuludur; çünkü laiklik olmayan yerde önem taşıyan öğe ulus değil, inananların oluşturduğu ümmettir. Devrimciliğin ön koşuludur; çünkü laikliği kabul etmemiş bir toplumda, bilimin ve çağın gereklerinin gerisinde kalmış kurumları değiştirmenin tartışması bile genellikle yapılamaz. Halkçılığın ön koşuludur; çünkü bir din devletinde halkın istekleri değil, dinsel "seçkin"lerin düşünceleri önemlidir.
Atatürk, laiklik anlayışını, kendi el yazısı ile kaleme aldığı "Medeni Bilgiler" kitabında, sadece din ve devlet işlerinin değil, dinin de siyasetten ayrılması ve yasaların dine göre değil, toplumun gereksinmelerine göre yapılması ilkelerine bağlamaktadır.
Mustafa Kemal, birçok çağdaş değeri kendileri ile zamanında karşı karşıya gelmiş ve savaşmış olmasına karşın Batılı ülkelerden almış; bunun sebebini ise çağı yakalamanın gelişmiş ülkelerde olduğu gibi akıl ve bilimin kullanılabilmesine engel teşkil edecek kurum ve kuralların ortadan kaldırılması ile mümkün olabildiğini göz önünde tutmasıdır.
Mustafa Kemal henüz genç bir subayken şu kanaate varmıştı:
Mevzuatını ve hareket tarzını Kuran’dan ve hadisten alan bir devlet, bilimin ve çağdaşlığın gerisinde kalır.

LAİKLİK BUGÜNE NASIL GELDİ?
İslam dinini Türk halkının daha iyi anlaması ve benimsemesi için Mustafa Kemal 'resmi' bir şekilde Kur'an'ın Türkçeye çevrilme çalışmalarıyla ilgilendi. Böyle bir çeviriyi gerçekleştirmek için 1926'da Türkiye Büyük Millet Meclisi maddi bir kaynak sağladı. İstiklal Marşı'nı yazan Mehmet Âkif çeviriyi yapmak için davet edildi. O dönemler Mehmet Âkif modernleşmeyi desteklemediği için Mısır'da yaşıyordu. Çeviriyi yapmayı önce kabul ettiyse de daha sonra evrensel İslam dininin takipçisi olarak kalmayı tercih etti ve yapmayı reddetti. 1928'de 'Türk devletinin dini İslam'dır' ifadesi anayasadan çıkarıldı ve 1932'de ezan Türkçe okunmaya başlandı. 1937'de de, Mustafa Kemal'in Atatürk soyadını almasının ardından laiklik devletin temel bir ilkesi olarak anayasaya yazıldı. Bu gelişme arındırma sürecinin yeni Türk kimliğine eklediği yeniliklerin en önemlilerinden biriydi.
Atatürk Türkiye'deki dini kurumların, yeni kurulan Türk devletinin ve böylece de Türk halkının kontrolü altına verilmesini istedi. Dini kurumlar halkı kontrol edeceğine, halk inandığı dini daha açıkça anlayıp dini kurumların baskılarından kurtulacaktı. Atatürk'ün Türkiye'sinde tekkeler gibi dini kurumlar etkisiz hale getirilecekti. Atatürk'ün yeni Türkiye hakkındaki görüşü, bilimin kabul edildiği modernleşmiş Türkiye'nin şeyhler, dervişler gibi kişilerin ülkesi olmamasıydı.
Oysa Anadolu'da, hiçbir dönemde Cumhuriyet dönemindeki sayıda cami yapılmamıştır. Cumhuriyet’in başında birkaç bin dolayındaki cami sayısı yetmiş beş bini geçmiştir. Öyle ki, her 8 saatte 1 cami bitirilir olmuştur. Nüfus artışının çok üzerinde bir hızla cami inşaatı gündemdedir. 1–2 yıl öncesine dek, okulların bile faturaları ödenmediğinde kesilirken, camilere kamu kaynaklarından sürekli biçimde elektrik ve su sağlanması sürdürülebilmiştir.
Bu tür girişimlerle rejim hızla dinselleştirilerek demokratik-laik cumhuriyetin içinin boşaltılması çabaları sürdürülmüştür. Fakat Türk ulusu ve Devleti varlığını ancak inanç özgürlüğü içinde, çağın kaçınılmaz gereği olan us (akıl) ve bilim yolunda, güler yüzlü bir laikliği benimseyerek sürdürebilir. Geriye dönüş olanaklı değildir. Böyle bir tutum zamana ayak uyduramamak, çağın dışında kalmak olur.
Laiklik konusuna son vermeden önce, kimilerince ileri sürülen “devlet laik olur, insan ya da Müslüman laik olmaz” tuzağı üzerinde durulmalıdır: Bu yanlıştır ve çarpıtmadır. Laikliği kabul eden insan laiktir, aynı zamanda Müslüman da olabilir veya başka bir dine inanabilir. Türk Devrimi sayesinde Türkiye’de günümüzde milyonlarca laik Müslüman, yani laikliği kabul etmiş Müslüman vardır. Nasıl demokrasiyi savunan insanlara demokrat deniliyorsa, laikliği savunan insanlara da laik denmesi çok doğaldır.

KAYNAKLAR:
1. Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi
2. (Başgil: 5, Onar: 563).
3. 1924 (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I. Cilt, syf. 318)
4. 1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları,1930,syf.56)
5. (Asaf İlbay, Tan gazetesi, 13.VII.1949)
6. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt III, 1924, syf. 76)
7. Prof. Dr. Ahmet Saltık (Laiklik Nedir, Ne Değildir?)
8. Prof. Dr. Vamık Volkan(“Atatürk Soyadı” Modern Türk Kimliği ve Bu Kimliği Koruma Sorumluluğu)

Hakimiyet-i Milliye
Kuva-yi Milliye
Kuva-yi Milliye
Kemalist Yönetici
Kemalist Yönetici

Mesaj Sayısı : 291
Kayıt tarihi : 28/01/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Laiklik Nedir? Empty Geri: Laiklik Nedir?

Mesaj tarafından onurkarakaya Cuma Tem. 30, 2010 2:43 pm

"Adam olmaktır Efendi, adam olmaktır !" - Gazi Mustafa Kemal
onurkarakaya
onurkarakaya
Kemalist Üye
Kemalist Üye

Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 26/06/10

https://www.facebook.com/onurkarakaya.CHP?ref=name

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Laiklik Nedir? Empty Geri: Laiklik Nedir?

Mesaj tarafından Kuva-yi Milliye Cuma Tem. 30, 2010 10:55 pm

Henüz başlığa tıkladığımda içimden bu söz geçti "adam olmaktır". İçime doğmuş. Smile
Kuva-yi Milliye
Kuva-yi Milliye
Kemalist Yönetici
Kemalist Yönetici

Mesaj Sayısı : 291
Kayıt tarihi : 28/01/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Laiklik Nedir? Empty Geri: Laiklik Nedir?

Mesaj tarafından onurkarakaya C.tesi Tem. 31, 2010 8:52 am

Kuva-yi Milliye demiş ki:Henüz başlığa tıkladığımda içimden bu söz geçti "adam olmaktır". İçime doğmuş. Smile

Atamizin ozlu ve dogru sozleri her birimizin gonullerinde.. Her daim bizlere rehber olur insallah Smile
onurkarakaya
onurkarakaya
Kemalist Üye
Kemalist Üye

Mesaj Sayısı : 65
Kayıt tarihi : 26/06/10

https://www.facebook.com/onurkarakaya.CHP?ref=name

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Laiklik Nedir? Empty Geri: Laiklik Nedir?

Mesaj tarafından Sultan Galiyev C.tesi Tem. 31, 2010 9:58 am

Söylenecek herşey söylenmiş, nokta koyulmuş. Daha ne denirki. Smile
Sultan Galiyev
Sultan Galiyev
Kemalist Denetçi
Kemalist Denetçi

Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 09/04/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz